Sanat hayatına başlamadan yıllar önce Apple’ın Türkiye’de eğitim verdiği az sayıda kişiden biri olan Sibel Niksarlı, bilişim dünyasında onu bekleyen gelecekten vazgeçerek sanata yöneldi. Ekranındaki sanal çiçeklerin kokmadığını fark ederek, gerçek olanı yani doğayı seçti. Şehir dışında bir süre insana, ağaçlara, kuşlara, çiçeklere baktı. Bahçesi, saksısı, yürüdüğü patikalar topraktı. Sonunda toprağın çamura dönüşerek hayata katıldığını gördü. Ve yaşadığı doğayı başkalarına sunmayı iş edindi.

İlk kişisel sergisi “İçimdeki Kıta Afrika” elinin çamuruyla tarif ettiği kadınlardan oluşuyordu. Beklentilerine sınır koymadan ve yaptığına derin anlamlar yüklemeden “içimde kaldı” dediği kıtanın kadınlarını çıkarmıştı içinden. Bunu kısa bir süre sonra 8 Mart Kadınlar Günü açılan ikinci kişisel sergisi “İçimdeki Kıta Afrika 2” takip etti. Sadece Afrika’nın değil farklı kıtaların kadınlarını da yanına katarak hazırlamıştı bu sefer “Dünyanın Bütün Kadınları”nı. Niksarlı “Bronz Suretler” adını taşıyan üçüncü kişisel sergisinde de kadın heykelleri yapmayı sürdürdü. Bronzun güç kattığı bu kadınlar suret olmanın ötesindeydi artık.

Niksarlı’nın son sergisinin öznesi yine kadınlar. Sergi için çalışırken heykellerinde bir bakışın ya da bir duruşun ona renkleri çağrıştırdığını gören Niksarlı’nın, "Ruby", "Carmen", "Ivory", "Lila", "Azure", "Violet" gibi renk isimleri verdiği kadın heykellerinden oluşan sergisinin adı; "Renkler ve Suretleri".

Sibel Niksarlı’nın bu dördüncü kişisel sergisi "Renkler ve Suretleri" 24 Nisan-20 Temmuz tarihleri arasında Chilai M Art Galeri’de, sanatseverleri bekliyor.