Forum Ortam

Forum Ortam (http://forumortam.com/index.php)
-   Hobi (http://forumortam.com/forumdisplay.php?f=7)
-   -   Nur içinde yat, Şakir Eczacıbaşı... (http://forumortam.com/showthread.php?t=20377)

buse 13.Ocak.2015 18:39

Nur içinde yat, Şakir Eczacıbaşı...
 
Türkiye’ye sanat anlamında en büyük katkıları sağlayan Şakir Eczacıbaşı’nı saygıyla anıyoruz.


Türkiye’nin sanat alanındaki gelişimine şüphesiz en büyük katkıyı sağlayan isimlerden biri olan şakir Eczacıbaşı bugün toprağa verildi. İKSV’nin uzun zamandır yerleşmeyi beklediği Deniz Palas’ın taze günlerinde yaşanan bu acı kayıp, sanat/sağlık/tüm camiayı gerçekten çok üzdü. Biz de Pudra ekibi olarak duyduğumuz derin üzüntüyü, Türkiye’nin çağdaşlaşma yolundaki en büyük adımlarının sahibi Şakir Eczacıbaşı’nı tanımayanlara tanıtarak paylaşmak istedik… İşte Şakir Eczacıbaşı’nın kısaca biyografisi ve Yavuz Semerci’nin kendisi hakkındaki çok beğendiğimiz köşe yazısı…

Şakir Eczacıbaşı hakkında…

Şakir Eczacıbaşı 1929 yılında İzmir'de doğdu. Robert Kolej'deki öğreniminden sonra, Londra Üniversitesi'nde eczacılık okudu. Yurda dönünce bir süre gazetecilik yapan Şakir Eczaçıbası, VATAN'in ünlü "Sanat Yaprağı"nın yayıncıları arasinda yer aldı. Eczacıbaşı İlaç kuruluşuna 1955'te katılan Şakir Eczacıbası, 1956-1967 yılları arasında, bilim çevreleri kadar sanat ve kültür çevrelerinde de geniş yankılar uyandıran "Tıpta Yenilikler" dergisini yayımladı. Ayrica, uluslararasi şenliklerde ödüller alan "Eczacibaşı Kültür Filmleri" dizisini, 1960-1962 döneminde Sabahattin Eyüboğlu ve Pierre Biro ile birlikte hazırladi. Bunlardan "Renk Duvarları", 1964 yılında Avrupa Konseyi'nin "Kültür Filmleri Ödülü"nü kazandı. Şakir Eczacıbaşı, 1965'te Türk Sinematek Derneği'nin kuruluşuna öncülük ettigi gibi, on yıl sureyle başkanlıgını yaptı.

İş yaşamında, 1970'li yıllarda Eczaçıbaşı İlaç Kuruluşu'nun Genel Müdürlüğüne gelen Şakir Eczacıbaşı, 1980'de Eczacıbası Topluluğu İcra Kurulu Baskanı, 1993'te ise Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanu oldu. Fotograf sanatıyla ilk kez 1960'larda ilgilenmeye başlayan Şakir Eczacıbaşı, yapıtlarıyla yurt içinde ve dışında geniş ilgi çekerek, çağdaş fotograf sanatçıları arasında seçkin bir yer elde etti. Türkiye'de 13, çesitli Batı ülkelerinde 23 fotograf sergisi düzenleyen Eczacıbaşı'nın, seçme fotograflarını içeren "Anlar/Moments" adlı yapıtı 1983'te, "Türkiye Renkleri" 1997'de, "Kapılar Pencereler" kitabı ise 2001'de yayımlandı.

Şakir Eczacıbaşı, 1968'den bu yana, genç Türk fotografçılarının yapıtlarının yer aldıgı "Eczacıbaşı Renkli Fotograf Yıllıkları"nı çıkardı; "Türkiye: Bir Portre" ve "Istanbul Görüntüleri" adlarıyla, seçkin yazar ve fotograf sanatçılarının katıldıgı iki kitap hazırladı. Bernard Shaw'dan "Gülen Düşünceler", Oscar Wilde'dan "Tutkular, Acular, Gülümseyen Deyişler" adıyla yaptığı derleme kitapları büyük yankılar uyandırdı. 1996'da iş yaşamından ayrılan Şakir Eczacıbaşı, Fransa'nın "Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanı" ve "T.C.Devlet Üstün Hizmet Madalyasıyla ödüllendirildi. Şakir Eczacıbaşı, 1993'ten bu yana, Istanbul'da uluslararası beş sanat festivalini düzenleyen "İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yapıyordu.

Yavuz Semerci’nin, Şakir Eczacıbaşı hakkındaki köşe yazısı:

Deniz Palas'ın adı Şakir Eczacıbaşı evi olsun

ARKASINDAN üzülmek için onu tanımanıza gerek yok.
Bakmasını bilenler Türkiye’nin, İstanbul’un sanat ve kültür hayatına yaptığı katkıları görür.
Zenginlik içinde, gözlerden ırak, dünya nimetlerini doya, doya, kana, kana içmek yerine o yaşadığı topluma zenginlik katmaya çabaladı. Neredeyse hayatının tamamını İstanbul’un zengin tarihi ve kültürel mirasına dikkat çekmek için harcadı. 
İyi bir fotoğraf sanatçısı olarak Türkiye’nin her halini resmetti. 
Sanırım bir tek patron olmayı sevmedi. 
Şirketlerini yönetmek için harcayacağı enerjiyi, zamanı, ruhunu ve ruhlarımızı zenginleştirmeye adadı.
Patronluk yaparken tanıdım onu.
Moskova’ya ilk kez onun davetiyle 1990’lı yılların başında gitmiştim. 
Sosyalist rejimin dağılmasının ardından kaosa saplanmış Rusya’da en büyük açık, ilaç alanında yaşanıyordu. 
Batılı ilaç üreticileri peşin para olmadan bu ülkeye ilaç satmıyordu.
Formül bulunmuştu. Türkiye, Rusya’dan petrol alacak, karşılığında özel sektör firmaları ilaç satacaktı.
Eczacıbaşı da bu firmalar arasındaydı. 
Anlaşma töreninde Eczacıbaşı’nı Şakir Eczacıbaşı temsil ediyordu. 
Her şeyin karaborsa olduğu bir Moskova hayal edin. Bol olan tek şey, havyar ve votka..

Şakir Eczacıbaşı bir akşam yemeğinde Rus hükümetinin sağlık işlerinden sorumlu yetkilisi ile iddiaya girdi. 
Durmadan votka içilecekti. Kim yere serilirse o kaybedecekti. 
Hepimiz iddiayı Şakir Bey‘in kaybedeceğini biliyorduk ve nitekim öyle oldu; kaç bardak hatırlamıyorum yere serilişi heyeti korkutmuştu. 
Ertesi gün, “Türkiye’de de bunun rövanşı var” demişti. 
Birkaç ay sonra, o geziye katılan tüm gazeteci ve yöneticileri bir balık lokantasına davet etti.
Aynı Rus yönetici ile bu kez rakı üzerinden düello gerçekleştirdi ve bu kez rakibini sırt üstü yere serdi. 
Sanırım, neredeyse yüz milyonlarca dolarlık anlaşma yapmış olmasından daha çok mutlu etmişti intikamını almış olmak... 
Sonra ne oldu bilmem patron olmaktan vazgeçti.

Şakir Eczacıbaşı‘nın başkanı, kurucusu olduğu, büyümesine büyük katkıda bulunduğu İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) merkezi İstanbul Şişhane’deki Deniz Palas’ı her gördüğünüzde, içine girdiğinizde onu hatırlayacaksınız. 
Haliç manzaralı harabeye dönmeye başlayan bu binayı gördüğü an âşık olan Şakir Eczacıbaşı sonunda 2004 yılında Vakfı adına burayı satın aldı ve milyonlarca dolarlık kaynak yaratarak yeni baştan halka açık bir kültür ve sanat merkezi olarak İstanbul’a kazandırdı. 
Ben olsam, yetkim olsa, o binaya onun adını verirdim.
İstanbul âşığı bir insanı bu ülkenin sanat severlerine unutturmamak adına... 
Gelin Deniz Palas’ın adını Şakir Eczacıbaşı Evi olarak değiştirelim. 
Onun yapıldıktan sonra görme şansına kavuşamadığı bu binayı her anışımızda onun ruhunu şad edelim.



Şu Anki Saat: 02:13

Powered by vBulletin® Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.