Bilgi, görüş ve düşünceleri yazıya aktarmaya makale denir. Her hangi bir konuda ki tüm fikirlerinizi, görüşlerinizi ve düşüncelerinizi dile getirmek için yazdığınız tüm yazılar makaledir. Makale nasıl yazılır? Bu sorunun cevabı için, makale örneği;
Makale Özellikleri :
* Makalenin amacı hangi konuda olursa olsun “bilgi vermek”tir
* Makale sade ve herkes tarafından anlaşılır olmalıdır Makale her konuda yazılabilir
* Makale genellikle kısa ve öz yazılardır
* Makale de öne sürülen bilgi, düşünce ve görüş açıklanır
* Makalede açıklanan konuyla ilgisi olmayan hiçbir cümleye yer verilmemelidir.
* Makale dergi, gazete ve uygun içerikli sitelerde yayımlanır
* Makale içeriği özgün olmalıdır, orijinal olmalıdır.
* Tek bir konuyu ele almalı ve o konu hakkında derinlemesine bilgi vermelidir
* Makale başlığı konuyu tam anlamıyla açıklayıcı nitelikte olmalıdır.
Makaleler için kullanılan genel tabir kısa olmaları yönündedir. Ancak bu tamamen yanlıştır. İyi bir makale kısa olmaktan çok, ele alınan konuyu en iyi şekilde açıklayıcı nitelikte olmalıdır. Bu da kanımca makalenin uzun olmasını gerektirir. Makalede ele alınan konuyu bütün yönleriyle açıklamak, kendi görüşlerinizi örneklerle belirtmek, açık ve öz bir anlatım tarzıyla yazmak gerekir ki bu sayede makaleyi okuyan kişi birçok farklı açıdan konuyu değerlendirebilsin ve yazarın düşüncelerini paylaşabilsin.
Makalenin uzun olması gerekir düşüncesiyle konuyla alakasız cümleler asla kurulmamalıdır. Makale, öz, özgün ve geniş kapsamlı olmalıdır. İyi bir içerik, yalın bir anlatım, kapsamlı bir çalışma yaparsanız eğer işte gerçek makale odur.
Makale, Tanzimat döneminde Batı’dan alınan ve gazetecilikle birlikte yaygınlaşan bir türdür. Şuan itibariyle gerek sosyal yaşantımızda, gerekse internet dünyasında sürekli değişen, gelişen ve yaygınlaşan dinamik bir yapıya sahiptir.
İyi makale yazmanın bir sırrı daha vardır ve bu sır bir makale için olmazsa olmaz değerindedir. Bu sır aynen “cefa çekmeden, sefa sürülmez” atasözünü andırır. İyi ve kaliteli bir makale yazabilmek için, çok emek vermek gerekir. Her kelimenin üzerinde düşünmek gerekir. Zamanınızı, aklınızı, emeğinizi bu işe vermeniz gerekir. Kısaca bu işe gönül vermeniz gerekir.
Bir şairin hikayesi vardır bilmem bilirmisiniz! Şair şiirini yazar ama bir türlü son noktayı koyamaz. Bir yerinde bir eksiklik olduğunu düşünür. Kararsız kalır. Bir kelimeye takılır. Değiştirir olmaz, kaldırır olmaz. Akşama kadar devam eder bu. Arkadaşıyla konuşurken arkadaşı sorar ne yaptın bütün gün? Şairimiz cevap verir “akşama kadar bir kelime üzerinde düşündüm, bir türlü uygun kelimeyi bulamadım, bende kelimeyi kaldırdım, onun yerine bir virgül koydum” diye cevap verir. Olayı tam hatırlamıyorum hatırlayan varsa ve olayın tamamını anlatırsa yorum ya da iletişimden sevinirim. Makaleye de eklerim.
Sonuç itibariyle makale yazmakta, bu şairimizin şiir yazması gibidir. Emek ister, zaman ister… her şeyden önemlisi gönül vermeni ister.
Makaleleri “gazete makaleleri” ve “dergi makaleleri” olmak üzere iki kısımda değerlendirilmektedir.
Gazete makalelerinin konusunu sosyal, siyası ve toplumsal sorunlar gibi günlük olaylar oluşturduğu için uzmanlık aranmaz konu ile ilgili bilgisi olan herkes yazabilir. Sade akıcı. Samimi bir dil kullanıldığı için fıkra türüne yakındır.
Dergi makalelerinin konusunu akademik konular oluşturur. Uzmanlık gerektirir Ancak o konunun uzmanı olan kişiler yazar daha bilimsel ve alanın gerektirdiği terimlerle yüklü ağırbaşlı bir anlatımı vardır. Bu makaleleri , “genel makaleler” ve “bilimsel makaleler” şeklinde gruplama yapanlar da vardır.
Bilimsel makale,
özgün araştırma sonuçlarını içeren, yazılmış ve basılmış raporlardır.
Gazetelerin çoğunlukla ilk sayfasında yer alan ve o gazetenin genel fikrî yapısını temsil eden yazılara başmakale, bu yazıyı yazan kişiye de başyazar denir.
Makale türü, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde gazete ile birlikte Batı’dan giren bir türdür. Düşünce yazıları içinde en ağırbaşlı ve en zor olan tür makaledir. Makalenin amacı bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgilerden çok farklıdır. Ansiklopedik bilgide, tanıtma, açıklama, sıralama ve kendiliğinden kesinleşmiş olma özellikleri vardır. Oysa makalede kişilik sezinleten bir anlatım, bir yorum ve inandırma eğilimi, bir amaç vardır.
Makale Türünün Türk Edebiyatı’ndaki Temsilcileri
Ziya Gökalp, Fuat Kö
prülü, Mehmet Kaplan, Halil İnalcık, Şükrü Ünalan, Namık Kemal, Şemseddin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuat, Hüseyin Cahit
Makale Yazarı
· Kendi alanında geniş bilgiye sahip olmalı
· Diline hakim olmalı
· Olaylara objektif bir gözle bakmalı
· Genel kültürü geniş olmalıdır.
Makalede Plan
Giriş Bölümü
Öne sürülecek sav, görüş ya da düşünce yazının girişinde sergilenir. Makalenin en kısa bölümüdür. Makalenin geneline göre bir iki, paragrafı geçmez. İyi bir giriş makalenin oluşmasını sağlayabilir. Giriş bölümünde, yazıdaki fikir gelişiminin hangi yönde olacağı saptanır. Okuyucu bilgi ve fikir atmosferine yavaş yavaş sokulur.
Genellikle okuyucu ilk bakışta bu bölümü okur; sararsa, ilgisini çekerse yazıyı sonuna değin okumaya karar verir. Bu yönden makalelerde girişin çok ustaca ve özenle biçimlendirilmesi gerekir. Bu bölümde konu hiçbir ayrıntıya girmeden ortaya konulur. Bunun aşırı dolaylamalara kaçılmadan yapılması gerekir. Neyin üzerinde durulacağı, ne hakkında söz söyleneceği bir iki paragraf içinde ortaya konulmalıdır.
Gelişme Bölümü
Gelişme bölümünde, giriş bölümünde dile getirilen konu açıklanır, makalenin yazılış amacı ve bu amaca yönelik bilgi, belge ortaya konularak tez savunulur, antitezler çürütülür. Konu ile ilgili bilgi ve belgelerin ele alınıp işlendiği, konunun genişletildiği ve ortaya konmak istenen fikrin doğruluğuna deliller gösterildiği bölüm, gelişme bölümünü oluşturur (Korkmaz 1995:220). Gelişme bölümü, derlenen, ortaya atılan fikirlerin çeşitli yönlerden genişletilmesi, desteklenmesiyle meydana gelir. Bütün fikir yazılarında olduğu gibi makalede de gelişme bölümünde açıklanacak fikirlerin derli toplu olması lazımdır. Dile getirilen fikirlerin inandırıcı, iddiacı kesin bir karaktere sahip olması için onları uygun yollarla açıklamak, desteklemek ve yerine göre de ispatlamak gerekir.
Gelişme bölümü makale yazarının inandırıcı olabilmek için tüm gücünü ortaya koyduğu alandır Bu bölümde ileri sürülen görüşlerin doğruluğunu ispatlamak için kanıtlar gösterilir, karşılaştırmalar yapılır, sayılar ve örnekler verilir. Öne sürülen sav, görüş ya da düşüncenin açımlanması, kanıtlanması bölümü makalenin gövdesini oluşturur. Yazar bu bölümde düşüncelerini açacak, geliştirecek, boyutlandıracaktır. Bunun için de tanımlama, karşılaştırma, örneklendirme, tanıklama, nesnel verilerden yararlanma gibi yollara sık sık başvuracaktır. Böylece okuyucuyu söylediklerinin doğruluğuna ve geçerliğine inandırmış olacaktır.
Sonuç Bölümü
Sonuç bölümü; bir bakıma özetleme bölümü sayılabilir. Başta ileri sürülen, sonra açıklanan görüş, sonuç bölümünde -genellikle- bir paragrafta yinelenir. Ama asıl işlev burada yazının etkisinin doruğa ulaştırılmasıdır Ele alınıp işlenen, geliştirilen konunun hükme varıldığı ve o konunun ana fikrini oluşturan kısım sonuç bölümüdür. Bu bölümde yazar söylediklerinin tümünü belli bir sonuca ulaştıracak biçimde bir iki cümle ile sonucu vurgular.
Makale ile Sohbet Arasındaki Farklar
· Makalenin konuyu derinlemesine incelemesine karşılık, sohbetlerde konu yüzeyden incelenir.
· Makalelerde işlenen fikir savunularak ispatlanır. Sohbetlerde ise ispat etme gibi bir gaye yoktur.
· Makalelerde daha ciddi ve sağlam ilim kullanıldığı halde, sohbetlerde samimi bir konuşma dili kullanılır.
Makale ile Fıkra Arasındaki Farklar
· Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken, fıkra yazarı kişisel bir görüşle inceler.
· Makalede yazar fikirlerini kanıtlamak zorundadır. Fıkrada ise bu zorunluluk yoktur.
· Makale bilimsel bir yazı olduğu için resmi ve ciddi bir anlatım kullanılır. Fıkrada ise, samimi, içten ve rahat bir anlatım vardır.
Makale ile Deneme Arasındaki Farklar
Denemeci özgürce seçtiği bir konu üzerinde kişisel görüşlerini okurlarıyla dostça paylaşırken okuyucuyu düşündürme amacı taşır. Yazınsal bir dil kullanarak toplumun geneline hitap eder.
Makaleci ise öğretmeyi, bilgilendirmeyi amaçladığı için bilimsel belge, anket ve istatistikler gibi verilerle savını kanıtlama yoluna gider. Bilimsel ve terimsel bir dil kullanarak konuyla doğrudan ilgisi olan sınırlı bir okura seslenir.
Makale Örnekleri
Geçtim Yine Dün Eski Hazan Bahçelerinden
Yahya Kemal Türk şiirinin diri belleğidir. Bu cümle, büyük şairi, yaptıkları değerlendirmelerde küçük bir telmih malzemesi olarak görmeye mütemayil Cumhuriyet müteşairlerine yapılmış bir hatırlatma olarak kaydedilsin. Zira onu ve şiirini geçmişle bugünü bağlayan bir ara kö
prü mesabesine indiren zihniyet, bir adım sonra, şu yargıyı fısıldayacaktır: Yahya Kemal eski bir hatıradır; çağını tamamlamıştır…
Oysa bu büyük şair gerek tematik unsurları ele alıştaki romantik yaklaşımı, gerekse şiirsel ahenk unsurlarını kullanmadaki klâsik duruşuyla zirvelerin adamıdır.
Onu Türk romantizminin ölümsüz temsilcileri arasına yazdıran hususları sıralayalım: Vatan ve millet yaklaşımı, din duygusu ve tabii ki sanat ve edebiyattaki uygulamaları…
Bir örnek olsun diye sunuyorum, bunların tamamını “Koca Mustafapaşa” şiirinin bir dörtlüğünde şöyle birleştirir Yahya Kemal:
“Öyle sinmiş ki bu vatan semtine milliyetimiz
Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.
Mânevî çerçeve beş yüz senedir hep berrak;
Yaşıyanlar değil Allâh’a gidenlerden uzak.”
Tahminim odur ki, Yahya Kemal’in eserlerindeki muhtevayla ilgili didaktik metinlere bu günlerde sıkça rastlayacak ve eminim hemen hepsinden istifade edeceksiniz. Bu yüzden ben, şairin diğer yönüne, şiirindeki görsel ve işitsel takdimlere temas etmek istiyorum.
Talebesi Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler’de Yahya Kemal için şu tespiti yapar, ki doğrudur: “Yahya Kemal dilin mükemmeliyet imkânlarını en son haddine kadar yoklamış, tartmış ve bulmuş olan adamdır. Bâkî ve Nef’î’den sonra Türkçenin hâkim şâiri odur.” Burada ‘dilin mükemmeliyet imkânları’ ile kastedilenin şiirdeki mûsıkî ve ahenk olduğunu anlamak gerekir. Tanpınar bunu başka bir yazısında şöyle belirtir: “Yahya Kemal, (…) ‘nağme’yi Türk şiirinde tekrar kuran adamdır.”
Doğrusu Yahya Kemal’in şiirlerindeki mûsikî kabiliyetiyle ilgili daha nice cümleler bulunup sıralanabilir. Biz, böylesi bir kolaycılığın kucağına teslim etmeyeceğiz okuyucuyu. Bunun yerine, Eski Şiirin Rüzgârıyla söylenmiş bir “Şarkı”sı üzerinden uygulamalı bir sunum yapacağız.
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden.
Lise seviyesinde bir bilgiye sahip olanların hatırlayacağı üzere, şarkı, Fars edebiyatından alınmayıp Türklerin icat ettiği bir nazım şeklidir. Varlık sebebi bestelenip okunmaya dayanır. Bu yüzden bend sayısı sınırlıdır, azdır. Yine aynı gerekçeyle, müzik usullerine yatkın olan aruz kalıplarıyla, özellikle de “mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fa’ûlün” kalıbıyla yazılır. Bu arada önemli bir ahenk unsuru olarak “nakarat”a da büyük değer verilir.
Klâsik şarkı formuyla karşılaştırıldığında Yahya Kemal’in “Şarkı”sı tam bir intibak gösterir. Sözgelimi, daha ilk bakışta bu metnin “a, a(n), a, a(n)// b, b, b a(n)” şeklindeki kafiye şemasıyla oluşturulduğunu ve buradan da 2. 4. ve 8. dizelerin aynen tekrarlandığını görürüz. Bu arada, şiirimizde kullanılan veznin yukarıda zikrettiğimiz aruz kalıbıyla (- – . / . – – . / . – – . / . – -) aynı olduğunu ve herhangi bir hatayı barındırmadığını belirtelim. Bu noktada son olarak “Şarkı”mızın redif ve kafiye türü ile ilgili tespitleri de vuzuha erdirelim: İlk dörtlükte nakarat dizeleri hariçte tutarak “derinden” ve “yerinden” kelimelerinde “den”lerin redif, “erin”lerin “zengin” bir örgü oluşturdukları fark edilecektir. İkinci dörtlükte ise “muş” redifiyle çoğalan “dol”, “sol” ve “ol” hecelerinde “tam kafiye”nin vücut bulduğunu görürüz.
Üst paragrafta söylenenleri bir tarafa bırakalım, bu metnin ses derinliğini artıran iç dalgalanmalar daha önemlidir. Şimdi, şiirsel ritmi ve armoniyi üst perdeye yükselten mütekerrir unsurları sıralamaya çalışalım, lütfen işaret edilen dil unsurlarını yukarıdaki metin üzerinden de takip etmeye çalışınız:
1. Kalbim, geçtim, geçtim, mevsim, bağrım(a), bastığım(ız) benzim, geçtim…
2. Seni, eski, gibi, yeri, eski, ki, gibi, eski…
3. Yine, yine, ve, en, ince, yine, demde, benzim de, yine…
4. Üzgün, dün, üzgün, gördüm, kül, dün…
5. Hazan, hazan, senden, boşalan, hazan…
Şimdi, şairin başarısını bir derece daha artıran diğer bir hususa geldi sıra: Şiirin bu iç içe geçirilerek oluşturulan ses örgüsü, muhtevayla da pekiştirilmiş. Nasıl mı? Aynı ruh ülkesine, gönül dünyasına ait kelimelerinin seçiminde gösterilen tutarlılıkla: Kalp, üzgün, andım, hazan, üzgün, kırılmış, hazan, gözyaşları, solmuş, kül, hazan… Oldu olacak, bunların hangi bağlamlar içinde verildiğine farklı bir formatla bir kez daha bakalım:
1. Kalb, üzgün, derinden anmak;
2. Geçmek, yine, eski hazan bahçeleri;
3. Sevgiliden boşalan bağır, gözyaşları, dolmak (hüzün),
4. Geçmiş yaz, basılan otlar, solgunluk;
5. Son dem (yaşlılık), mevsim (sonbahar, solgun otlar), beniz, kül olmak…
Yahya Kemal’in, saf ve hakiki şiire dair hükümlerde bulunurken “Derûnî ahenk”, “nefes ve ses”, “söylenmiş ve dinlenilen”, “ritim” “ondulation musicale” (ahenk dalgalanışları) gibi kavramlara ayrı bir anlam yüklediğini biliyoruz. Bu ayrıcalıklı tutum, bütün şiirlerinde olduğu gibi, ele aldığımız “Şarkı”da da kendisini gösterir. Geçmişin sonsuz mutluluğuna, ufuk ötesinin sağaltıcılığına, herhangi bir sevilen vasıtasıyla gitme teşebbüsü içinde olan şair, bizi seslerden örülü bir yolculuğa teslim etmiştir.
Yahya Kemal’in 113. doğum (2 Aralık 1884) ve 50. vefat (1 Kasım 1958) yıldönümleri ile çevrili günlerdeyiz. Önümüzdeki süreçte Yahya Kemal ile ilgili etkinliklerde bir artış olacağı muhakkak. Umarız ki, şairler ve diğer kültür sanat figürleri, bu dönemden istifade etmiş olurlar. Evet, Yahya Kemal’den öğrenilecek çok şey var…
Bu yazının sonunda, geleneklere tâbi olarak, merhuma ve sevenlerine Allah’tan rahmet diliyoruz.
Sevgili Melek’ler, eğer isterseniz sizler de kendinizi geliştirip, görüş ve düşüncelerinizi kaleme alıp makale yazabilirsiniz. Makale yazmak isteyen melek’lerimize bu konumuz çok faydalı olacaktır.