Durup dururken “Bir su damlasının, Otomobille ilgisi ne olabilir?” diye bir soru sorsalar, ne cevap verirdiniz? Tamam, “Kim 500 milyar ister?” filan gibi bir yarışmanın “uzman üstü” sorusu değil bu! Ama, aslına bakarsanız, günlük hayatımızla pek bir ilgili! Elbette, “oto yıkama” boyutunda da değil! Biraz daha karmaşık...
Aslında bütün olay, su damlasının kendisinde. Yaradılış itibariyle kusursuz denilebilecek bir tasarıma sahip olan su damlası, bundan neredeyse bir asır önce “otomobil tasarımcıları” tarafından da keşfedilmiş. Peki, bu keşif neye yaramış? Söyleyeyim... Günümüzde kullandığımız otomobillerin neredeyse tamamının “aerodinamik” olmasına yardım etmiş. Çünkü su damlasının şekli, tam da otomobil mühendislerinin ve tasarımcılarının aradığı şeydi. Yani rüzgarı, ustalıkla yarabilme özelliği...
Alman öncülüğü
“Damla bunu yapıyorsa, biz de yapabiliriz!” düşüncesi, ilk etapta ortaya “ucubik” otomobiller çıkartmış. Tıpkı Amerikalı William Bushnell Stout’un “Stout Scarab”ı, Aurel Persu’nun çizdiği kendi adını taşıyan prototipi, Buckminster Fuller’ın Dymaxion’ı, Karl Schlör tarafından tasarlanan ancak üretilemeyen “Schlörwagen” ya da Saab’ın otomobil dünyasındaki temellerini atan “Ursaab”, diğer adıyla Saab 92... Ve tabii ki, şu anda yollarda bulunan pek çok modern, yuvarlak çizgilere ve burunlara sahip diğer otomobilleri de sayabiliriz rahatlıkla...
1921 yılında, Alman mucit Edmund Rumpler, “Rumpler-Tropfenauto” (çevirisi su damlası otomobil imiş) adını verdiği araçla bu geleneğin ilk tohumunu atan kişi pek çok kaynakta... “Doğadaki en aerodinamik şekli” ilham aldığını söyleyen Rumpler, araçtan 100 adet kadar üretmiş bile. Alman mucidin yaptığı tasarımın işe yarar olduğu, bugün bile kabul gören bir konu. Nitekim aracın, modern rüzgar tünelinde çekilmiş fotoğrafı bile mevcut. Ama iyi bir boyutta olmadığından, kullanamadık, o da ayrı mesele...
Amerika’da ise 1930’larda aynı prensibi Chrysler kullanmış. Damlaların yanı sıra “uçan kuş”lardan da etkilenen Chrysler tasarımcıları, dönemin en aerodinamik otomobili olan “Airflow” modelini yaratmış. Her ne kadar yine “rüzgar tüneli”nde kanıtlanmış verilerle değil de, “insanların zihninde yaptığı hesaplarla” tasarlanmış bir otomobil olsa da, modern aerodinamik otomobillerin “baba” modellerinden biri olarak kabul edilir her zaman...
Uçaklar sağolsun
Tabii bu örnekler, arayışların sadece birkaçı. Çünkü “mükemmel tasarım” için arayışlar o dönemde kesinlikle durmamış. Hatta bunun en önemli örneklerini yapanların, havacılık endüstrisiyle uğraştığını, bu nedenle modern uçakların ön “burunları”nın da su damlasına benzediğini söyleyebilirim.
Tıpkı az önce adını söylediğim William Bushnell Stout gibi. Kendisi, havacılıkta “ilk metal gövdeli uçağı geliştiren adam” olarak da anılıyor. Ancak her ne kadar hakettiği ilgiyi görmese de, bugün “sahteleri” bile imal edilen “Stout Scarab” gibi bir otomobili de üreten kişi yine o. 1930’ların başında otomobil işine soyunan Stout, uçaklardan esinlenerek otomobil yapma fikrini oluşturmuş. Yılda 100 kadar otomobil üretip, bu özel araçları çok özel kişilere satma niyetindeymiş. Zamanının ötesinde tasarıma sahip araç, toplam 9 adet üretilebilmiş tabii. Çünkü üretildiği dönemlerde normal bir otomobilin neredeyse 4 katı pahalıymış. Ancak uçaklara benzer burnu, dört tekerlekte bağımsız süspansiyonu, hatta “havalı süspansiyon sistemi” bile varmış. Her bir otomobil, alıcısının isteğine göre özel üretilirmiş ve bu yüzden 9 aracın dokuzunun da birbirine benzemediği söyleniyor. Halen dünyada 5’inin “sağ” olduğunu da hatırlatalım.
Stout’un çok etkilendiği, hatta hakkında bir makale de yazdığı Buckminister Fuller de, “su damlası”na takılmış, fütürist bir beyefendiymiş. “Dymaxion” adını verdiği bir araç tasarlamış. Scarab’dan daha Radikal olan bu otomobilin, uçabileceğine bile inanıyormuş Fuller. Ailesinin kendisine tahsis ettiği parayla başlattığı projede üç tane prototip üretmiş. Önden çekişli, arkadan motorlu üç tekerlekli bu araç, manevra kabiliyeti, yolcu uçağına benzeyen iç mekanıyla “efsane” haline gelmiş. Hatta prototiplerden birini, ABD’nin ilk kadın pilotu Amelia Earhart’ın şahsi aracı olarak kullandığı söyleniyor. Araçlardan biri de, ters rüzgar aldığından devrilmiş! Şimdilerde “kopya”ları üretilse de, seri üretimi yapılamamış maalesef!
Yumurta gibi otomobil
“Üretilemeyen” Schlörwagen de (kod adı yumurta), aynı dönemin araçlarından. Aerodinamik katsayısının, yani rüzgara karşı direncinin günümüz Porsche 911’leriyle aynı olduğunu bilin, yeter! 1939’de Berlin Otomobil Fuarı’ndan sonra kayıplara karışmış. Nerede olduğu bile bilinmiyor...
Bu araçların daha fazla örnekleri var tabii. Ama yerim kısıtlı. Sadece şunu belirtmeliyim ki, günümüzün modern otomobillerine öncülük etmiş otomobiller bunlar. Her ne kadar tasarımları, “şapşal” gibi dursa da... Üstelik “soytarılık olsun” diye değil de, önemli bir misyon üstlenmeleri amaçlanarak imal edilmişler! Ve aslında, su damlasının otomobilde vücut bulmuş halleri onlar...